Kayıtlar

Bay Booth ile Karşılaşmam

Resim
Şehrin hemen yanı başında, seksenlerden kalma banliyö bölgesinde bir eve konuk olmaya gittim. Belki orada yaşayan yaşlı bir ahmak vardır ve onunla konuşabilir, yılların onda oluşturduğu deneyim ve bilgiden biraz nasiplenebilirim diye düşündüm. Bahçesinde Konfederasyon bayrağı göndere çekilmişti. "Biraz milliyetçi biri olmalı. Muhtemelen Güneyli." diye bir beyin fırtınası yaptım. "Bugünlerde en az istediğim şey beyaz kıçıma bir kurşun yemek olur. Zira prensiplerine bağlı biri olarak, hayat standartlarımı düşüren şeylerden nefret ederim. Umarım bugün korktuğum başıma gelmez." diye dua ettim. Evin kapısını çalıp kendimi tanıttığımda, yaşlı ahmak da isminin John Booth olduğunu söyledi. Onunla sohbet etmek istediğimi, çünkü ondan öğrenecek çok şeyim olduğunu söyledim. Beni hemen içeri davet etti. Çok nazik bir beyefendiydi. Bu davranışları ile eminim gençken bir çok kadının kalbini çalmıştı. Adam ikimize birer zift gibi kahve yaptı ve o tatlı konuşmamıza başlad

Sen de mi Brutus?

Kişi hayatında en az bir kez olsun arkadaşının başarısızlığına yada arkadaşının başına gelen talihsizliğe sevinmemiş değildir. İnsanın arkadaşı dahi olsa karşısında gördüğü başarısızlık kendisinde mutluluk hissi oluşturur. Çünkü insanı asıl mutlu eden bahsedilen talihsizliğin kişinin kendi başına gelmemesidir. Bir nevi bu olay karşısında kendini şanslı addeder. Bu durum, en basit haliyle, iki arkadaşın okulda girdiği sınavda, birinin düşük not alması karşısında diğerinin içten içe sevinmesi ile örneklendirilebilir. Tabii ki bu hislerin dışa vurumu, yalan söyleyerek, karşısındaki insanın adına üzülmesi olabilir. Aksi davranışın sergilenmesi, etik olarak iki arkadaş arasında hoş karşılanmayacağı için pek mümkün değildir. Ancak bahsedilen iki kişi birbirinin müttefiki ise birini etkileyen negatif sonuç diğerini de bir o kadar kuvvetli etkiler. Aynı sevinci ve üzüntüyü paylaşırlar. Bundan ötürü birbirlerine sıkı sıkıya bağlı kalırlar. Çalışmalarını beraber yaparlar. Böylece başarıya ulaştı

Her İpucu Yeni Bir Kapı Aralar

Resim
Üstü kapalı, büyük bir çarşıdayım. Çarşıyı karşılıklı sırada dizilmiş dükkanlar dolduruyor. Kapı önleri de kendi malzemeleri ile dolu. Üstelik çarşı mahşer günü gibi, adım atacak yer yok. Nerede olduğumu bilemiyorum. Muhtemelen Mısır Çarşısı'nda ya da Kapalıçarşı'dayım. Kayıp bir çocuk gibi, önümde adımlarını gittikçe hızlandıran adamı takip ediyorum. Onu kaybetmemek, yetişmek için kısa bacaklarımla koşmaya başlıyorum. Bir yandan önlerinden geçtiğim dükkanların malları gözüme çarparken, öte yandan önüme bir set gibi çıkan insanları ekarte etmeye çalışıyorum. Adam, çıkmaz bir yola sapıp oradan karşısında ki dükkana giriyor. Ben de ardından içeriye atlıyorum. Sarı ve turuncu renklerin hakim olduğu, malzemelerin duvarlara tıka basa yerleştirildiği dükkanda ufak bir kapıdan başka bir yere geçiyor adam. Akabinde ben de takip ediyorum. Her dükkan sanki ötekinin aynısı ancak biraz daha ufak. Dükkanların bu keşmekeşliği insanda sinir bozucu bir rahatsızlık oluşturması gerekirken, ben

Korna, İntikamını Almıştı

Resim
15 sene önce... Tıknaz ama kuvvetli bedeni haltercileri andırırdı. Gücü kuvveti yerinde olan basit bir hamaldı. New York şehrinde bir oraya bir buraya koştururdu. Yapım aşamasında olan gökdelenlere kimi zaman cihazları ve oksijen tüplerini kimi zaman da inşaatta çalışan işçilere küfesinde meyveler taşırdı. Ailesine destek olmak için on dört yaşında bu işe başlamıştı. Babası, Richardson henüz 5 yaşındayken Amerika tarihinin ilk spor arabasının altında kalmış ve öbür dünyaya yolcu olmuştu. Evin tek erkeği olarak sorumluluğu o yaşta üzerine almış ve üstüne düşeni yapmıştı. Yaşı ilerledikçe araba kullanmayı öğrenip ucuz bir kamyonet satın aldıktan sonra kendisini hamallıktan kargo taşımacılığına terfi ettirmişti. Limana gelen çeşitli eşyaları ulaştırılması gereken yerlere götürür ve tekrar oradan aldığı başka eşyaları konteynerlere yüklenmek üzere limana geri taşırdı. Araba taşımacılığı ile kazandığı parayla hali vakti yerine gelen Richardson, artık bir eş bulup, kendi ailesini kurma zama

Modern Zaman Muhabbetleri

Resim
O sabah güneş hüzmesinin yüzünü aydınlatması ile uyanan Vitus Lucius Regulus yataktan kalkıp, kısa bir kahvaltı yaptıktan sonra ona verilen görevi yerine getirmek için çalışmaya gitti. Öğleye doğru, bu saate kadar çalışırken aklından çıkaramadığı düşünceyi Callidus Cassius Cato ile konuşmaya karar verdi. Lucius, Cato'yu binanın merkezinde insanlarla konuşurken gördü. O'nu boş bir masaya davet edip sohbeti açtı. "Sokaklarda bu kadar çok vampir varken burada, bir saha büyüklüğünde tek katlı geniş binada, herkesin insan olması şans ya da tesadüf mü yoksa planlanan bir durum mu?" son kelimeleri söylerken yüzü şüpheci bir hal aldı. "Tesadüf değil." dedi kadın. "Şans da değil; ama diğerini bilemeyeceğim... Şunu biliyorum ki biz burada hayatta kalmaya çalışıyoruz. İşte bu yüzden dört duvar arasında korunaklı bir yerdeyiz. Yemeğimiz ve suyumuz var. Her şeyden de önemlisi ne biliyor musun?" Karşı tarafın haddini bildirircesine, "Hayattayız...&qu

This is "America" Üzerine Notlarım

Türkiye'de pek ilgi çekmeyen bir klip üzerine niye yazı yazdığıma dair sorular aldım. Bundan dolayı bir kapanış yazısı yazmaya karar verdim. En azından ne hakkında yazdığım bilinsin diye. Öyle ki  yazdığım incelemeyi film dahi zanneden oldu. :)  Sonuçta kitap kültürünü metro ve otobüs duraklarındaki kitap reklamlarını okuyarak geliştiren bir milletiz. Bu şarkı toplumumuzda pek popüler olmasa da niye yazdığıma dair sebep çok açık. İnsan sadece ten renginden ötürü katlediliyorsa en azından olanlar hakkında bir fikrimiz olması gerekiyor. Ne acıdır ki bu bahsettiğim olay dünyada olup bitenlerin  sadece küçük bir örneği. "This is America" 'da bahsedilen ırkçılığın Türkiye'de örneği olmadığı için, klip de haliyle ilgi görmedi ; fakat diğer bir çok ülkede müzik listelerin üst sıralarında kendine yer bulmayı başardı. Childish Gambino nam-ı diğer Donald Glover klip boyunca ne kendi ırkını ne de beyaz Amerikalıları eleştirmekte geri kaldı. Klip, Amerika'da yapılan

This is "America" - İçerdiği Mesajlar

Resim
Gambino'nun Jim Crow Duruşu This is America yazı dizisinin ikinci bölümünde sizlere klibin seyircilere vermek istediği mesajları açıklayacağım. İlk olarak, başrol oyuncusu Childish Gambino'nun giydiklerine dikkat çekmek istiyorum. Gerçi üzerinde fazla bir kıyafeti yok. Sadece beyaz pantolon ile ayakkabısı ve iki halkalı zinciri var. Giydiği beyaz pantolonu zamanında Amerika Konfedere Devletleri'nde yaygındı. Kolye olarak taktığı zincirlerden ilk halkası köleliği, ikincisi tüketime bağımlı toplumu ima ediyor. Gambino'yu klip boyunca değişik dans figürleri ile bize farklı duygusal mesajlar veren yüz mimikleriyle görüyoruz. Jim Crow Karakteri Klibin başlangıcında siyahi bir adam sandelyeye oturur ve Gambino dansı ile birlikte adama doğru yavaş hareketlerle yaklaşır. Sandelyede oturup gitar çalan adamı bir anda başında beyaz çuval, elleri kelepçeli halde otururken görürüz. Donald Gambino meşhur Jim Crow karakterini anımsatan duruşunu yapar, ve BAM!.. "This i