Her İpucu Yeni Bir Kapı Aralar

Üstü kapalı, büyük bir çarşıdayım. Çarşıyı karşılıklı sırada dizilmiş dükkanlar dolduruyor. Kapı önleri de kendi malzemeleri ile dolu. Üstelik çarşı mahşer günü gibi, adım atacak yer yok. Nerede olduğumu bilemiyorum. Muhtemelen Mısır Çarşısı'nda ya da Kapalıçarşı'dayım. Kayıp bir çocuk gibi, önümde adımlarını gittikçe hızlandıran adamı takip ediyorum. Onu kaybetmemek, yetişmek için kısa bacaklarımla koşmaya başlıyorum. Bir yandan önlerinden geçtiğim dükkanların malları gözüme çarparken, öte yandan önüme bir set gibi çıkan insanları ekarte etmeye çalışıyorum. Adam, çıkmaz bir yola sapıp oradan karşısında ki dükkana giriyor. Ben de ardından içeriye atlıyorum. Sarı ve turuncu renklerin hakim olduğu, malzemelerin duvarlara tıka basa yerleştirildiği dükkanda ufak bir kapıdan başka bir yere geçiyor adam. Akabinde ben de takip ediyorum. Her dükkan sanki ötekinin aynısı ancak biraz daha ufak. Dükkanların bu keşmekeşliği insanda sinir bozucu bir rahatsızlık oluşturması gerekirken, ben kendimi gittikçe daha sıcak ve konforlu hissediyorum. Takip ettiğim adam bir sağa, bir sola sapıp kapılardan geçerek, başka dükkanlara ilerliyor. Her şey o kadar hızlı cereyan ediyor ki adamın izini kaybetmemem bir mucize. Sanki bir kovalamaca sahnesinin çekildiği James Bond filminin içindeyim. Son bir dükkan ve içerde artık başka kapı yok. Adamın beni asıl götürmek istediği yerdeyim.

Yine yağmurlu bir gece. Yerinden kalkıp pencereye doğru yürüdü. Sokak lambasının sarı ışığı ile aydınlanmış yola yağmur damlaları bir grup çalışması ile rüzgara eşlik ederek çarpıyordu. Az önce gördüğü rüyayı düşündü. Yıllardan beri gördüğü bu rüyayı acaba kaç defa daha görecekti merak ediyordu. Belki doğaüstü, ilahi bir anlam çıkarması gerekiyordu bundan. Ancak onun duymadığı bir ses kulağına bir söz fısıldıyordu, köklerinin yayıldığı Fatih'e açılan kapıdan geçmeli ve özünü bulmalısın. Pencereden gelen soğuk ile irkildi ve yatağına geri döndü. Bu rüyayı bir daha görmemeyi umut edip, uykuya daldı.

Yorumlar

  1. Sevgili Ersin,
    Yazılarını dikkatle takip ediyor ve okuyorum. Yine kendinden beklendiği gibi kısa ama duygu yoğun bir yazıyı kaleme almışsın, birkaç paragrafta insanı okuduğu metnin içeriğine çekebilmek ve o "an"ı yaşatmayı başarmak sendeki engin potansiyelinde bir işareti bence.. İstanbul'un, Ahmet Ümit gibi değerli yazarlara ihtiyacı var ve bence sen potansiyelinin farkına varıp bunu değerlendirme çabası içerisine girdiğinde bu konuda esaslı bir aday olabilirsin :) devamını en yakın zamanda görmek dileklerimle iyi yazımlar...

    YanıtlaSil
  2. Devamını merakla bekliyorum

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

LaVita E Bella-2

This is "America"