Yıl Sonu Kapanış İşlemleri

Yılın sonu yaklaşırken bir kaç yazı yazmamın hiç de fena olmayacağını düşündüm. Bunun için ilk yaptığım şey dönüp eski yazılarıma bakmak oldu. Birkaçının tekrar üzerinden geçip değiştirmek zorunda olduğumu gördüğüm. Zira mantık hataları değil gözüme çarpan. Sadece gramer hatalarını düzeltip biraz daha güzel vurgu yapmam gerek. Gerçi elimden geldiği kadar dikkat ediyorum yazarken. Fakat dönüpte nerede ne hata yapmışım diye pek bakmıyorum. Canım isteyince bakarım zaten. Ancak şunu gördüm ki güzel konulardan dem vurmuşum. Bir kaçı epey okunmuş diğerleri pek ilgi görmemiş. Aslında bu da bana hangi konular hakkında denemeler yazmam gerektiğinin altını çiziyor.

Uzun süre blogumla ilgilenemediğim için eski yazılarımın yanında sadece taslak halinde bıraktığım yazılarıma da baktım. Onları niye yayınlamadığımı çok iyi biliyorum. Çünkü o zamanlar için fazla cesur diyebileceğim yazılardı. Üç vakte kadar onlardan birkaç tanesini ve onlarla  ilişki yeni yazılar yayınlayacağım.

Eski yazılarıma bakarken farkettiğim bir diğer konu ise benim bu cânım blogumu çok ihmal ediyor olmam. Belli periyodlarla sanki bilinçli yapıyorcasına ilhmal etmişim daha emekler zamanındaki blogumu... Güzel blogum, cânım blogum... Bu sade, ve kimsesiz bıraktığım bloguma yaptıklarım sanki azmış gibi üstüne üstlük canı daha da acısın diye yahu ne ihmal etmişim şu mereti diyerek methiyeler düzmüşüm adına. Arada da blogumun takipçisi yok  ama yazıyoruz işte yha diyerek inceden mesaj vermişim. Bu akşam kendime bakıyorum da şuan bu yazıyı yazmam da neredeyse aynı amaçtan kaynaklanıyor. Fakat asıl amacımı yazının sonuna saklıyorum...

Blogumu gözden geçirirken ,sanki büyüttüğü çocuğun şuan ne hale geldiğini görüp kendisine iyi kötü ders çıkaran bir ebeveyn gibi, gördüm ki bir çok sosyal paylaşım sitelerine aynı yılda kayıt olmuşum ve şu cânım blogumu da aynı zamanlarda oluşturmuşum. Madem öyle, en başa dönüp, biraz şu eski yazılara göz gezdireyim dedim. Sonuçta onlar benim için ilk...

İnsanın ilkleri önemlidir. Hani deriz ya ilk göz ağrısı diye. Hayatımızda ilk defa yaşarız onu. İlk defa o yaşadığımız şeyi tecrübe ederiz ve farklı duygular içinde buluruz kendimizi. Mesela ilk aşk, sevgilimize verdiğimiz ilk öpücük(?), ve kendimizden ona verdiğimiz daha bir çok şey. Sonra öğreniyoruz ki bunlar çok değersiz şeylermiş gibi unutulup gidiliyor. Hayatımızdan bir insan çıkıyor, bir o kadarı da giriyor, Sanki her şey döngü misali...

Bu ilkleri de bazen bir müzik hatırlatır bize, bazen bir koku, bazen de şehirde bir yerden bir yere giderken o an yanından geçtiğimiz bir yer. İster istemez takılırız o eski anılara. Sanki jetonu daha düşmemiş bir atari gibi oluruz. Bekle ki o jeton düşsün ve biz oyuna başlayalım. Sonra bir taksi kornası ile uyanır, hayata devam ederiz.

Bazen bana çok garip geliyor bir badire atlattıktan sonra hayata devam etmek. İnsanların sürekli kötü anıları aklında tutması ne kadar yanlış gelse de hayata devam etmek de bir o kadar soğuk... Böyle ikilemlerde pek fazla kalmam. O yüzdendir ki paralel evren de az yaratırım :)

Nelerden bahsediyorden başka yerlere geldim. Ancak nihayetinde ilk yazımı da okuma şerefine nail oldum. Kısaca insanları anlayamadığımdan dem vurmuşum. Gördüm ki beş buçuk sene içinde çok şey değişmiş bende... Artık bu kadar sorunum yok. Güzel dersler çıkarmışım hayatta kendime. Fakat bir şeye şaşırdım. Geçenlerde birisi ile sohbet ederken anlayamıyorum şu insanları  dedi bana. Ben de sanki bunun üzerine yazılar yazmamış gibi uslu bir çocuk misali onu dinledim. Sözlerini bitirdiğinde haklı olduğunu belirtip konuyu kapattım derhal. İlginç birisi olduğu dikkattimi çekti.

Dinlediğim duygu yüklü güzel müzikler eşliğinde bu yazıyı da sonlandırmanın vakti geldi sanırım. Böylece blogumu biraz inceleme fırsatını yakalamış oldum. Neler çizmişim karalamışım onu gördüm. Ayrıca ileride neler yazacağım konusunda da kısaca bilgi vermiş oldum.

Dinlediğim müzik:
http://www.youtube.com/watch?v=wEcEjNsn1Io


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Her İpucu Yeni Bir Kapı Aralar

LaVita E Bella-2

This is "America"