Cennette Bir Başka Gün Daha

Bundan beş sene önce keşfettim. Aydın'ın küçük bir ilçesindeydim o zamanlar.

Çine'de  yaz ayları ne kadar sıcak geçerse geçsin arada kuvvetli yağışları ile bizleri rahatlatıyordu. Gerçi klimalarımız bu işi yağmurlardan daha iyi yapıyordu. Ancak yağmur vaktinde gökyüzünün o muazzam manzarasının ben de hissettirdiği duyguların yarısını dahi hissettirmekte başarılı değildi.

İstanbul'dayım bu sefer saat sabahın beşi ve ben camımı açıp kafamı şöyle bir dışarı çıkardım. Derin bir nefes aldım havayı koklayarak. Gündüzün aksine hava enfes diyebileceğim şekilde kokuyordu. Egzos gazları yerini ağaç ve çiçek kokularına bırakmıştı. Biraz serin biraz nemli. İçime çektiğim her nefes diğerini takip etti. O kadar hoşuma gitti ki sabahın ilk ışıklarına kadar cam kenarında ayakta durmak istedim.

Bu güzel havaya , İstanbul'da eşlik ediyordu. Etraf sessiz, herkes uykuya dalmış. Benimle birlikte bir kaç güzel kuş uyanmış. Sabah şarkılarını söylemekteler. Gökyüzü yavaştan aydınlanıyor. Hafif bir rüzgar yüzümü okşuyor. Günün en güzel saati ve bana sorarsanız en kutsal saati. Bu bir kaç saat içinde insan istediği her güzel şeyi büyük bir keyif  ile huzur içinde yapabilir ve inanın her şeyi hoş karşılayabilir. Ölümü bile...

İşte bu kadar kutsal.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Her İpucu Yeni Bir Kapı Aralar

LaVita E Bella-2

This is "America"