Üstü kapalı, büyük bir çarşıdayım. Çarşıyı karşılıklı sırada dizilmiş dükkanlar dolduruyor. Kapı önleri de kendi malzemeleri ile dolu. Üstelik çarşı mahşer günü gibi, adım atacak yer yok. Nerede olduğumu bilemiyorum. Muhtemelen Mısır Çarşısı'nda ya da Kapalıçarşı'dayım. Kayıp bir çocuk gibi, önümde adımlarını gittikçe hızlandıran adamı takip ediyorum. Onu kaybetmemek, yetişmek için kısa bacaklarımla koşmaya başlıyorum. Bir yandan önlerinden geçtiğim dükkanların malları gözüme çarparken, öte yandan önüme bir set gibi çıkan insanları ekarte etmeye çalışıyorum. Adam, çıkmaz bir yola sapıp oradan karşısında ki dükkana giriyor. Ben de ardından içeriye atlıyorum. Sarı ve turuncu renklerin hakim olduğu, malzemelerin duvarlara tıka basa yerleştirildiği dükkanda ufak bir kapıdan başka bir yere geçiyor adam. Akabinde ben de takip ediyorum. Her dükkan sanki ötekinin aynısı ancak biraz daha ufak. Dükkanların bu keşmekeşliği insanda sinir bozucu bir rahatsızlık oluşturması gerekirken, ben...
ne tür araştırmalar acaba??!!!
YanıtlaSilYiğit bey, birkaç mitolojik konular( kayıp atlantis kıtası ve üzerinde yaşayan iki farklı grup insan), Atatürk'ün de T.C.'yi kurduktan sonra bizzat Amerika'ya araştımacılar gönderip, Maya ve Aztek krallıklarını incelettirip, kitap çevirtmiştir. işte bu kitapların bir kaç bölümünün sentezi de umarım bu blog sitesinde yayınlanacak. Sevgilerle...
YanıtlaSil